TİHV-İHD’den Fincancı’nın hedef alınmasına tepki: Bu kadar pervasızlık…
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından yapılan ortak açıklamada, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İnsan onurunun ve insan haklarına saygının bu kadar umursamazlık ve sorumsuzlukla ayaklar altına alınmaya çalışılmasından derin endişe duyuyoruz” dedi.
140journos’un, Adnan Oktar ve örgütünü konu alan ‘Adnan’ belgeselinde Şebnem Korur Fincancı’yı çeşitli suçlamalarda bulunarak hedef göstermesi, TİHV ve İHD’nin ortak açıklamasıyla kınandı.
Açıklamada; “Sevgili dostumuzun olağanüstü değerli bilimsel çalışmaları ve işkence yasağı ihlallerine karşı verdiği mücadele, asılsız söylemlerle itibarsızlaştırılmıştır ve Prof. Dr. “Şebnem Korur Fincancı’nın hedef alınarak işkence ve diğer kötü muamelelerin meşrulaştırılması hiçbir şekilde kabul edilemez.”
‘Bu nasıl bir umursamazlık…’
“Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’yı hedef alarak işkenceyi meşrulaştırmak kabul edilemez!” Başlıklı ortak bildiri şu şekilde:
” Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yönetim Kurulu üyesi değerli dostumuz Prof. 11 Şubat 2024 tarihli bir YouTube kanalı. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın ceza yasağı ihlallerine karşı olağanüstü değerli bilimsel çalışmaları ve çabaları itibarsızlaştırılmış, daha da önemlisi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’yı hedef alıyor.
İnsan onurunun ve insan haklarına saygının bu kadar umursamazlık ve sorumsuzlukla ayaklar altına alınmaya çalışılmasından derin kaygı duyuyoruz.
‘RAPOR İSTANBUL PROTOKOLÜ IŞIĞINDA HAZIRLANDI’
İşkence iddiasının etkili bir şekilde soruşturulması ve belgelenmesi için evrensel unsurlar ve standartlar, “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezanın Etkin Soruşturulması ve Belgelenmesine İlişkin El Kitabı” olan İstanbul Protokolü’nde açıkça belirtilmiştir. “Belgesel”de adı geçen tıbbi değerlendirme raporları da İstanbul Protokolü ışığında Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile birlikte ilgili uzmanlık alanlarının görüşleri ve gerekli inceleme sonuçları değerlendirilerek hazırlanmıştır.
‘YILLAR SONRA BİLE İŞKENCE DELİLLERİ ORTAYA ÇIKABİLİR’
Yine aynı “belgesel”de tıbbi değerlendirme raporlarının ‘beş yıl sonra’ hazırlandığı belirtilerek, “Böyle bir şey olabilir mi?” Şu soru sorularak bu raporlar hakkında şüphe yaratılmaya çalışılıyor: Buna rağmen adli bilimler alanındaki bilimsel çalışmalar ve gelişmeler, işkence ve diğer kötü muameleye ilişkin fiziksel ve psikolojik bulguların, delillerin yıllar sonra bile ortaya çıkabildiğini gösteriyor. Ayrıca kurulduğu 1990 yılından bu yana TİHV’ye işkence ve korkunç muameleye maruz kaldıkları gerekçesiyle 21.898 kişi başvurdu. Bu kişilere talepte bulunanlar için İstanbul Protokolü unsurları kapsamında hazırlanan çok sayıda tıbbi değerlendirme raporu, uzun bir süre sonra bile işkence ve diğer korkunç muamele kanıtlarının ortaya çıkabildiğini gösteriyor.
Öte yandan, İstanbul Protokolü’nde de yer aldığı üzere, işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddia edilen kişilerin rehabilitasyon ve/veya tıbbi değerlendirme raporu dahil tazminat hakları kapsamında, İhtiyaç sahibi olmaları ya da koşullarının uygun olması halinde kendi seçecekleri bir veya birden fazla sağlık mesleği mensubuna yönlendirilebilirler. Gerekli olduğunu düşündüğü anda başvuru yapma hakkına sahiptir.
‘İŞKENCEYİ MEŞRULAŞTIRMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL’
Bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, hiçbir bilimsel kural ve unsura dayanmadan, gerçek dışı ifadelerle, doğru hazırlanmış tıbbi değerlendirme raporlarını değersizleştirme çabaları, işkenceyi doğrudan meşrulaştırmaktan başka bir şey değildir. Bu tür çabalar bir yandan işkencenin devam etmesine neden olan cezasızlık meselesini derinleştirirken, diğer yandan da işkenceye maruz kalanların onarım ve onarım süreçlerinin zarar görmesine neden oluyor.
Söz konusu “belgesel”de, somut hazırlıklarına başlanan ‘İşkence Atlası’na ilişkin, her açıdan gerçekçi olmayan, daha da önemlisi her cümlesinde işkencenin kamuoyunda yasallaşması anlamına gelen ifadeler de bulunmaktadır. TİHV’nin 2005 yılında yayımladığı ve 2007 yılında yayınladığı bu alanda dünyada ilk örneklerden biridir. . ‘İşkence Atlası’ bir şahsın değil, kurum olarak TİHV’nin yayınıdır. Sağlık çalışanlarının mesleki uygulamalarına katkı sağlamak amacıyla Prof. TİHV’in tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine.
Üstelik “belgeselde” anlatılan ve ülkede herkesin şahit olduğu olayla ilgili bilgiler yargıda, birçok kamu kurumunda ve açık kaynaklarda mevcut. Dolayısıyla söz konusu arsaya ilişkin adil yargılama sürecinin önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Rastgele kusurla suçlanan kişilerin yargılama süreçleri evrensel hukuk normları ışığında yürütülmeli, adil yargılama süreci sonucunda suçlulukları kanıtlandığı ölçüde cezalandırılmalıdır.
‘İŞKENCE İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN BİR SUÇTUR’
Cezanın kesinlikle yasak olduğunu ve hiçbir koşulda istisnası olamayacağını bir kez daha hatırlatmak isteriz. Türkiye’nin imzaladığı anlaşmalarda yer alan işkencenin mutlak yasağı, insanlık tarihi boyunca süzülen insanın onurunu ve değerini savunma amacının en somut sözlerinden biridir. İşkence, yalnızca işkence gören kişiyi değil, işkence yapanı da insanlıktan çıkaran bir şiddet eylemidir. Bu nedenle kim olursa olsun, neyle suçlanırsa suçlansın, bir kişiye eziyet etmek o kişinin işlediği bir insanlık suçudur.
Durum böyle olunca, bir bilim adamı ve insan hakları savunucusu olarak, medya da dahil olmak üzere Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın itibarını ve inandırıcılığını zedelemek, işkenceyi yasallaştırmak amacıyla yapılan her türlü karalama, hiçbir şekilde kabul edilemez.
Hayatını işkence başta olmak üzere insan hakları ihlalleriyle mücadeleye adamış değerli dostumuz Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı asla yalnız değildir.”
(HABER MERKEZİ)